30 Temmuz 2009 Perşembe

57. Alay'ın Kahramanlık Hikayesi

57. ALAY'IN KAHRAMANLIK HİKAYESİ

1 Ağustos 1914 Almanya'nın Rusya'ya harp ilânı ile I. Dünya Savaşı başlamış; Almanya, Avusturya-Macaristan ve sonrada İtalya’nın katılımıyla oluşan üçlü İttifak Devletleri, bir yanda da İngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan Üçlü İtilaf Devletleri olarak ikiye bölünmüştü. 29 Ekim 1914 Osmanlı Devleti de bu savaş da Almanya’nın yanında yer aldı. Çanakkale cephesindeki muharebeler, önce İngiliz ve Fransız deniz kuvvetlerinin boğazı zorlamasıyla; sonra da, karada devam etmişti.23 Mart 1915 Gelibolu'da 5. Ordu kuruldu, komutanlığına Alman Generali Liman von Sanders'in atandı.26 Mart 1915 günü Gelibolu'ya geldi. 18 Nisan 1915 Atatürk'ün komutasındaki 19. Tümenin, 5. Ordu'nun genel ihtiyatini oluşturmak üzere Bigali'ye gönderildi. Kara harekatına hazırlık için kıyılar dikenli tellerle çevriliyor, birlikler önemli yerlere yerleştiriliyor, düşmanın her hareketi gözleniyordu. Müttefik çıkarmasını bekleyen bir başka kişi ise 19. İhtiyat Tümeni’nin başında bulunan Kurmay Yarbay Mustafa Kemal’di.Çanakkale'yi denizden geçemeyen İtilaf Devletleri'nin 25 Nisan 1915 günü Gelibolu Yarımadası'na ve Kumkale'ye asker çıkarmalarıyla Çanakkale'de İngilizlerin Seddülbahir ve Arıburnu bölgesinde çıkarma harekati ile kara savaşları başlamış oldu. Düşman durmadan saldırıyor. Anafartalar ve Arıburnu cephelerinde emir komuta karmaşası vardı. Bu durum çok tehlikeliydi.Yarbay Mustafa Kemal, Ordu Komutanı Alman General Liman Von SANDERS’ e bütün mevcut kuvvetlerin emrine verilmesinin ve bundan başka çare kalmadığını bildirdi.Alman General “ Çok gelmez mi ? “ diye sorduğunda Mustafa Kemal “ Az bile gelir “ diye cevap verdi.Düşman çıkarması 26 ve 27 Nisan günleri de devam etti. Ancak, Bigali'den gelen Atatürk komutasındaki 19. Tümen kuvvetlerinin kahramanca savunması karsısında düşman taarruzu ile geri çekilmeye mecbur edildi.25-26 Nisan 1915 tarihlerinde Arıburnu'nda karaya çıkıp Conkbayırı Kocaçimen tepelerini almak üzere olan Anzak Kolordusunu Türk birliklerinin yaptığı devamlı süngü hücumları ile 20 bin kişilik ANZAK birlikleri denize kadar sürüldü.Anafartalar muharebeleri süresince çok kanlı taarruz ve hücumlarla Conkbayırı, Kocaçimentepe mevziinin Anzaklar eline geçmesine mani olunarak, bütün cephe korundu.Çanakkale Muharebelerinde, dillere destan olan Türk birliklerimizin gösterdiği kahramanlık hikayesinde bir Alayımızın ayrı bir yeri vardır.Bu Alay;19 Tümen’in 57 NCI ALAYI olup Atatürk’ün Büyük Nutkunda sözünü ettiği, Arıburnu Muharebelerinde tümü Şehit düşen ünlü Şehitler Alayıdır.25 Nisan 1915 günü saat 02.45'de muharebe gemilerinin ve muhriplerin korunmasında Türk kıyılarına yaklaşan Avusturalya Tümeni'nin bir tugayını taşıyan çıkarma araçları, hesapta olmayan bir akıntı nedeniyle kuzeye sürüklenerek saat 04;30'da kumluk bir kıyı (Kabatepe Bölgesi) yerine, sarp bir kıyı olan Arıburnu Bölgesine çıkarma yaptı. Bu bölgede 27 nci Türk Alayının 2 nci Taburu vardı; çıkan kuvvetlerin karşısındaysa, bu taburun yalnız bir bölüğü bulunuyordu. Durumu haber alan ve izlemeye başlayan 5 nci Ordu 19 ncu İhtiyat Tümeni Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, herhangi bir emir almadığı halde, 57 nci Alayı bir dağ bataryasıyla takviye ederek karşı taarruz için Arıburun Bölgesine yöneltti; Eceabat Bölgesinde bulunan 27 nci Alayın büyük kısmını da, çıkarma bölgesine yanaştırdı. Bu tedbirleri yerinde bulan 5 nci Ordu Komutanı, 19 ncu Tümenin diğer alaylarının da müteakip karşı taarruzlara katılmasını kabul etti. Kıyıya çıkan İngiliz ve Fransız kuvvetleri, yapılan karşı taarruz sonucu çekilmeye başlayarak; geriden gelen kuvvetlerin yardımı ve deniz kuvvetlerinin etkili ateş desteğiyle, Kanlısırt batısı -Sivritepe -Merkeztepe Yükseksırt hattında tutunabildi.Donanmanın büyük ateş desteğiyle 25 Nisan 1915 saat 05.30'da Seddülbahir'e çıkarmaya başlandı. İlk hedef olarak Alçıtepe ele geçirilecekti. Mehmetçiğin ölüm pahasına savunduğu SERÇETEPE, KANLISIRT ile tek ikmal yolu olan ŞARAPNEL Vadisinde tamamen hakim olup Türkler ve İngilizler için önemli idi. Her iki taraf da elinde bulundurmayı istiyordu. Bundan dolayı burada çok kanlı çarpışmalar oluyordu.Bu savaşlarda her iki taraf da birbirlerine birkaç metre mesafeye kadar yaklaşıyordu. En kanlı savaş İlk çıkarma günü 25 NİSAN 1915 günü oldu.Çıkarma bölgesinde 26 ncı Türk Alayının bir taburu bulunuyordu. Seddülbahir kesimini ay biçiminde çevreleyen yüzlerce geminin yakın mesafeden Türk siperlerine yönelttiği gemi toplarının korkunç ateşine karşın direnmesini pervasızca sürdüren bir avuç Türk eri, göz açtırmayan, ateşleriyle çıkarmaya yeltenen birliklere ağır zayiat verdiriyor, kıyıya ayak basabilenler de, kuytu yerlere sığınarak kıyıda tutunabilme olanağını bulabiliyordu.İngiliz ve Fransız zayiatı, yeni takviyeler gelmezse tutunamayacağız diye komutanları feryat ettirecek kadar ağırdı.Göğüsleri inanç ve yurt sevgisiyle dolu bir avuç Mehmetçik, yurt kıyılarını atalarına yaraşır biçimde savunmuş; kıyıya, çıkabilenlere adım attırmadı.27 Nisan 1915 günü saat 16.00 sıralarında, donanmanın ateş desteğiyle başlayan İngiliz taarruzu, Türk savunma mevziilerinin 700-800 metre ilersinde Zığındere-Eskihisarlık hattında durduruldu. Çıkarma kuvvetleri Komutanlığı, Türklerin güçsüz olduğu önyargısıyla, taarruz etmeye kararında, hedefi; Kirte'nin ele geçirilmesiydi.33 ncü ve 64 ncü Alayların da emrine verilmesiyle altı alaylık bir güce ulaşan Arıburun Kesimindeki Türk birlikleri, Anafarta Bölgesine çıkan İngilizleri denize dökmek maksadıyla, 27 Nisan 1915 sabahı taarruza geçti. 28 Nisan 1915 sabahı saat 08.00'de donanmanın desteği altında başlayan İngiliz-Fransız birliklerinin taarruzu, akşama kadar sürdü. İngiliz ve Fransızlar, yapılan Türk karşı taarruzları nedeniyle, geri çekilmek zorunda kaldı. Bu muharebedeki İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin zayiatı, 3.000’i buldu.19.Tümen Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal'in 25 Nisan günü verdiği “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir” emrini uygulayan Türk birliklerince durduruldu.Yarbay Hüseyin Avni Bey'in komutasındaki 57. Alay'ın başta komutanları olmak üzere 628 kişilik mevcudunun tamamı 25-28 Nisan 1915 tarihleri arasında şehit oldular.1915 Ekim'i sonlarında ve Kasım ayı başlarında İtilaf Devletleri, Çanakkale harekatını yarıda kesmek ve Gelibolu yarımadasındaki birliklerini tümüyle geri çekmek zorunda kaldılar. Orduların tahliyesi bir sonraki yılın Ocak ayında bitirildi. Böylece Türk komutası, o güne değin Çanakkale Boğazı'nı koruyan ordularını başka cephelere aktarma olanağı bulmuş oldu. Zira, o tarihlerde Osmanlı Ordusu, birkaç cephede birden çarpışıyordu.Bu Çanakkale’ de tarihin kaydettiği en büyük ve en kanlı savunma savaşlarıydı.Bu savaşlar Mustafa Kemal gibi bir askeri dehanın Türk ve dünya kamuoyu tarafından tanınmasının sağlanması açısından son derece önem taşımaktadır.Şimdi Tarihi Milli Park olan Gelibolu Yarımadası Kanlısırt'ta 57.Alay için yaptırılan şehitlik; Mehmetçik Anıtı, Gazi Hüseyin Kaçmaz Anıtı ile donatılmıştır. Heykeltıraş tarafından yapılan bir rölyef de şehitliğin ihtişamını artırmıştır. 57. Alay Şehitliği 10 Aralık 1992 tarihinde düzenlenen bir törenle halkın ziyaretine açılmış, 25 Temmuz 1994 tarihindeki orman yangınında hasar görmüş, onarılarak 11 Kasım 1994'te tekrar hizmete sunulmuştur.Geçte olsa Milli park olarak değerlendirilen Gelibolu Yarımadası tüm canlılığıyla aziz şehitlerimizin izlerini taşıyor.Anıt, şehitlik, müze gibi savaştan kalanları ve bu toprakları gezerken yere basmaya kıyamıyorsunuz. Millî şairimiz merhum M.Âkif’in;“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı !Düşün altında binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı, Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”mısraları akla geliyor,duygulanıyor, ağladığınızın farkında bile olmuyorsunuz.DÜŞMANIN ÜSTÜN SİLAH GÜCÜ KARŞISINDA KAHRAMANCA SAVAŞARAK BIZE BU GÜNLERİ BAĞIŞLAYAN TÜRK ORDUSU'NUN TARİHİNDE ÖLMEZLİĞE ERİŞEN “ 57 NCİ ALAY TÜM ŞEHİTLERİ İÇİN FATİHA

Türk Olmak ...

Amerika'dan bir vatandaşımızın (Turkiye'nin ABD Seattle Fahri Konsolosu olan Sn. J.Ufuk Gokcen) 'Türk olmak nasıl bir duygudur?' konulu yazısı..
Aslında çok şeydir, Türk olmak.
Türk olmak, Osmanlı'nın borcunu ödemektir. Hovarda babanın borçla yaşayan evladı gibi.
Kosova'da ve Bosna'da, Batı Trakya'da ve Makedonya'da bilmem kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir.
Türk olmak Kıbrıs'ta, Hocalı'da, Anadolu'da ve Balkanlar'da soykırıma uğrayıp karşılığında yapmadığın soykırımla suçlanmaktır.
Türk olmak faşist olmaktır, vatanına, milletine, tarihine sahip çıktığında…
Türk olmak demokrat ve çağdaş olmaktır

milletine, tarihine sövdüğünde…
Türk olmak lisanının Avrupa'da yasaklanmasıdı r ve yine Türk olmak kendini ve derdini anlatamamaktı r.
Avrupa'da hor görülmek Türk olmaktır, ataların bir çok asır önce Viyana'yı kuşattığı için ve hoş görülmemektir tabii ki sadece kuşatıp;Napolyon gibi bütün Viyana'yı yakmadığın için.
Türk olmak Selanik'te Pontus Anıtı'nın, Viyana'da çiğnenen yeniçeri minberinin ve Malta'da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin önünden geçmektir.
Türk olmak zordur, çetindir ve eziyetlidir. Üç kıtadan dönüp, bir küçük yarımadada misafir muamelesi görmektir. Sayısız imparatorluk kurmak Türk olmaktır, aynı zamanda sayısız imparatorluk yıkmak da Türkolmaktır.
Arabaya koşulan ilk atın vatanında, ilk yazılı antlaşmanın imzalandığı yurtta, yazının bulunduğu, paranın icat edildiği her metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta, kalkınmak için yabancı sermaye beklemektir.
Türk olmak; Truva'dan bu yana, Sümer'den bu yana serpilerek gelse de, tarihten eski bu topraklarda, bütün zamandan damıtılarak gelen yüksek değerlerine rağmen, bir haftalık hafıza ile yaşamaktır.
Doğu Roma'yı da Batı Roma'yı da yıkıp, yeni Roma olan AB'ye girmeye çalışmaktır Türk olmak.
Türk olmak, Mostar'da köprüdür, Kerkük'te kaledir, İstanbul'da Kızkulesi'dir, Anadolu'da buğdaydır, Çukurova'da pamuktur, Ege'de tütün, Karadeniz'de fındık, Trakya'da ayçiçeğidir.
Türk olmak Çanakkale'de ölmektir. Çanakkale'de ölmeden önce düşmana su vermektir, onun yaralısını sırtında kendi hastanesine taşımaktır.
Düşmanın ardından rahmet okumak, kanlısından helallik almaktır.
Sabahları odana rahmet dolsun diye, camı açmaktır.
Kar yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir.
Balkon köşesine kuşlar için, kışın ekmek kırıntısı, yazın su koymaktır.
Yağmura rahmet, karabereket diye bakmaktır.
Türk olmak, harap bir ülkede, zengin ülkelerin müstemlekesini reddedip, tahtadan kılıç ve ipten üzengi ile, paylaşacak ve sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen, yedi düvele meydan okumaktır.
Türk olmak askere davul-zurna ile uğurlanmaktır, belki de dönmeyeceğini bilerek.
Türk olmak, annenin şehit oğlunun ardından 'Bir oğlum daha olsun, onu da vatan için göndereceğim.' demesidir.
Babanın gözyaşlarını tutarak, tabutuna son kez dokunurken 'Vatan sağ olsun!' demesidir.
Türk olmak 'Türk çayında radyasyon olmaz!' yalanları ile, 'Gusül abdesti alana AIDS bulaşmaz!' dolanları ile yaşamaktır.
Her hükümetin enkaz devraldığı, ama asla ardında enkaz bırakmadığı ülkede olmaktır.
Türk olmak, ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir.
Aynı nedenle Türk olmak, yemeği ziyan etmekten korkmaktır.
Göz hakkına, diş kirasına saygıdır.
Türk olmak. Evindeki bir kap aşın yarısını tanrı misafirine vermektir.
Kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır Türk olmak.
Türk olmak, milli maçta ağlamaktır.
Ayhan Işık'a, Belgin Doruk'a aşık olmaktır. Türk olmak, aşkını ölesiye sevmektir. Aşkı için ölmektir, öldürmektir. Sevdiceğinin elini bir kez tutamadan, toprağa girmektir.
En güzel aşk şiirlerini yüreğinde hissetmektir. Eşkiyaya türkü yakmaktır, Türk olmak.
Milletine sövmektir, ama başkasına sövdürmemektir, Türk olmak.
Türk olmak Yunus'u bilmektir, Aşık Veysel'i sevmektir. Mevlana'yı, Hacı Bektaş-ı Veli'yi ve Hoca Yesevî -tek bir satırını okumasa da yüreğinde taşımaktır.
Türk olmak, saz çaldığında, ney üflendiğinde, kös dövüldüğünde ve kaval çaldığında, yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir, bir de Yemen Türküsü'nde…
Hayatın sana verdiklerine 'Nasip', vermediklerine 'Kısmet' demektir.
Her işin 'Hayırlısına' inanmaktır ve ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir.
Türk olmak, Asya'da batılı, Avrupa'da doğulu diye tepki görmektir.
Irk sözünü bilmeden yaşamak, yaradılanı Yaradandan ötürü sevmektir.
Magazin programları ile dizilerin arasına sıkışsa da, silkinip üzerindeki ölü toprağını atabilmektir.
Türk olmak, mahalle maçı için aynı saatte, on kişi buluşamazken, milyon kişinin bir araya gelmesidir.
Tavla oynarken bile kavga ederken, milyon kişinin kavga etmeden gösteri yapabilmesidir.
Türk olmak, buhran zamanında Arjantin'de de mağazalar yağmalanırken, daha ağır buhranda sıraya girerek, sorumlusuna en ağır cezayı tek bir cam kırmadan sandıkta kesmektir.
Türk olmak en zayıf gününde bile dünyaya meydan okumak, en dertli gününde bile her ufunetin bir şafakta biteceğini bilerek tevekkül göstermektir.
Zor iştir Türk olmak.
Türk olmak Anadolu'da her düşen yağmur damlasına hamdetmek, her çıkan başak için şükretmektir.
Türk olmak, medeniyetler mezarlığı Anadolu'da dik durabilmektir..

27 Temmuz 2009 Pazartesi

TEKSTİL ATIK SUYU ISI GERİ KAZANIMI

Tekstil fabrikalarında prosesten çıkan sıcak atık su ciddi bir tasarruf kaynağıdır. Sıcak kirli sudan ısı geri kazanım sistemi, yatırım maliyetleri düşük ,son derece karlı bir yatırımdır. Yatırımın geri dönüş süresi 4-8 ay arasındadır. Soğuk temiz su, ısı geri kazanım sistemi sayesinde, atık suyun başlangıçtaki sıcaklığına yakın (6-7 °C) bir değere kadar ısıtılmış olur. Çevre sıcaklığına yakın bir değere kadar soğutulan atık su arıtma tesisine gönderilir. Böylece deşarja akıtılan ısı enerjisi (dolayısıyla para) etkin ve ucuz bir şekilde geri kazanılmış olur.

ISI GERİ KAZANIM SİSTEMİ ÇALIŞMA MANTIĞI


1-Tekstil prosesleri sonucunda ortaya çıkan sıcak kirli boyalı atık su özel filtrelemeler sonucunda içerisindeki kirlilikler giderilir.Böylece sisteme yerleştirilecek pompaların, plakalı tip ısı eşanjörünün ve diğer ekipmanların tıkanması önlenir.

2-Özel filtreden geçirilen sıcak atık su deşarj kanalının kotuna uygun olarak düzenlenmiş bir dengeleme havuzuna alınır.

3-Havuzun tabanına yakın bir kottan santrifüj tip paslanmaz pompayla (bir adedi yedek) emilen sıcak su plakalı tip ısı eşanjörünün primer devresine basılır.

4-Plakalı eşanjörde ısısını temiz suya aktaran kirli atık su, soğumuş olarak arıtma tesisine sevk edilir.

5-Plakalı tip ısı eşanjörü üzerinde, otomatik olarak çalışması planlanan ters yıkama sistemi, eşanjöre girebilecek elyafların sistemden dışarı atılmasını sağlar.

6-Soğuk temiz su eşanjörün ilgili bağlantısından eşanjörün sekonder devresine girerek kirli suyun bıraktığı enerji ile ısıtılır ve temiz sıcak su deposuna gönderilir.

7-Sıcak temiz su depolama haznesinde depolanan sıcak su, tesisin pik debi ihtiyacını karşılayacak kapasitede seçilen bir hidrofor aracılığı ile işletmeye verilir.

ISI GERİ KAZANIM SİSTEMİ GENEL ÖZELLİKLERİ


1-Isı geri kazanım sisteminde geniş plaka aralıklı ve serbest akışlı (freeflow/easyflow) plakalı ısı eşanjörü kullanılmaktadır.

2-Sistemde kullanılan plakalı ısı eşanjörü otomatik ters yıkama sistemi ile temizlenmektedir.

3-Sistemin otomatik kontrolü insansız çalışacak şekilde dizayn edilmiştir.

4-Sistem sabit debide, sabit sıcaklık farkında suyun ısısını geri kazanmak için tasarlanmıştır.

5-Sistem PLC ile kontrol edilmektedir.

6-Sistem Scada sayesinde fabrikanın network ağı üzerinden istenilen bilgisayardan izlenebilmektedir.

7-Sisteme Scada sayesinde dünyanın herhangi bir yerinden telefon hattı üzerinden teknik destek, bakım, kontrol ve izleme yapılabilir.

8-Sistem hem otomatik kontrolle hem de manuel olarak çalışabilir.

9-Sıcak temiz suyun tesise basılması için kullanılan hidrofor sistemi özel tasarlanıp, pik debi ihtiyacını karşılayacak kapasitede, sabit basınçda suyu en hızlı sürede vererek, boya makinelerini birkaç dakikada dolduracaktır. Bu sayede boyama zamanı kısaltılarak, üretim kapasitesi artırılmış olacaktır.

10-İnvertör sayesinde; pompaların devreye girip çıkmasında ve normal çalışma zamanında %10-30 elektrik tasarrufu sağlanmakta, pompaların mekanik ömrü uzamakta, pompaların bakım zamanı uzamakta, elektrik motoru çok iyi korunmuş olmaktadır.

11-Soft Starter sayesinde yedek pompa devreye girdiğinde ve sistem manuel çalıştığında elektrik tasarrufu sağlanmakta ve pompalar korunmaktadır.

12-Elektrik panosu üzerinden yapılan düzenleme ile İnvertör(asıl pompa) ve Soft Starter(yedek pompa) tüm pompalar için ayrı ayrı kullanılabilmektedir.

13-Sistemde, debi toplam olarak kayıt edilmekte, anlık, saatlik, günlük debiler görülmekte, elde edilen ısı miktarı kcal/h ve parasal (EURO veya $) olarak kayıt edilebilmekte, giriş çıkış sıcaklıkları, sıcaklık farkı kayıt edilmekte ve geriye dönük olarak bakılabilmektedir.

21 Temmuz 2009 Salı

İkinci elde az tüketen arabalar hangileri? Yakıt tasarrufu nasıl yapılır...

Bütçelerine uygun dizel otomobil almak isteyenler için, bir depo yakıtla 1400-1500 kilometre yaptığı iddia edilen dizellerin ikinci el fiyatlar.

Akaryakıt fiyatlarının ağır vergiler yüzünden yüksek seyretmesi, tüketicileri 'dizelin de cimrisi olsun' diye tercihler yapmaya zorluyor. Fabrika verileri ve test sürüşlerine göre, piyasada HDİ, TDCİ, CDTİ, dCİ gibi motor seçenekleri ile sunulan dizeller içinde, en düşük ikinci el fiyata sahip olanı Citroen Saxo... Halen üretimi yapılmayan bu dizelin ikinci eldeki 2000-2002 modelleri 11 bin YTL ile 16 bin 500 YTL arasında el değiştiriyor.

1.5 motordan küçük dizeller içinde ikinci el fiyatı 40 bin YTL seviyelerini bulan ve hatta geçen Megane II ise bir depo benzinle şehirler arası yolda 1200-1300 kilometre gibi menzillere ulaşması ile dikkat çekiyor. Dizel motora sahip araçlar arasında, 1500 cc'den düşük silindirli modellerin 100 kilometredeki yakıt tümetimi şehir içinde 4.5-5 litre olurken, şehirler arası yolda 4 litrenin de altına düşebiliyor.

DİZELCİLERDEN ÖNERİLER

Düşük motorlu dizeller arasında, Peugeot 206 1.4 HDİ, Ford Fiesta 1.4 TDCİ, Opel Corsa 1.3 CDTİ, Nissan Micra 1.5 dCi, Fiat Pundo 1.3 multijet, Hyundai Accent Era CRDİ, Hyundai Getz CRDİ, Kia Cerato CRDİ, SEat İbiza TDİ, Toyota Corolla D-4D, Volkswagen Polo TDİ, Skoda Fabia TDİ, Citroen Xara HDİ gibi modeller 4-5.5 litre arasındaki yakıt tüketimleri ile dikkat çekiyor.

Otomobil sürücüleri, internetteki 'Dizel' konulu forumlarda ilginç ifadeler kullanıyor:

"Benim Citroen Saxo'm, 100 km'de 4.2 yiyor."

Volkswagen Lupo da şehir içi ve uzun yolda az yakıyor."

"Hyundai Eccent Era 1.5 dizel 100 km'de 4 ve Getz 1.5 dizel 3.9 litre yakıyor.

"Seat İbiza 2006 modelini (1.4 TDİ 1 yıldır kullanıyorum. Tüketimi 100 km'de 3.8 lt. Üstelik bence performansı da çok iyi."

"C2 1.4 HDİ ,1 litre mazot ile 29 km gidiyor.

NASIL AZ YAKARSINIZ

Uzmanlar, tasarruflu sürüş için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

. Arabayı çalıştırırken gaza basmayın.
. Hareket ettikten hemen sonra ikinci vitese geçin.
. 3. ve 4. viteste hızlı gidin. Bu arada tüketim artar ama yol da alırsınız.
. Vites büyütmek için motorun bağırmasını beklemeyin.
. 15 saniyeden fazla süren beklemelerde motoru kapatın.
. Arabanıza üst bagajı takmayın. Bunlar tüketimi yüzde 50 artırır
. Arabaya fazladan yüklenen her 100 kilo yaklaşık 1 litre daha fazla yakıt tüketimi anlamına gelir.
. Sabah motor çalıştırıldıktan sonra, 30 saniye kadar ısıtılmalı.
. Araç düşük hızda hareket ettirilerek motorun ısınması sağlanmalı.
. Şehir içinde gereksiz hızlanma, gereksiz frenleme yakıt tüketimini artırır.
. Belirli hıza erişildiğinde yüksek viteste sabit hızla gidilmeli.
. Şehirlerarası yolda 90 kilometre hızın üstü yakıt tüketimini artırır.
. Araçtaki klima, elektrik cihazları mümkün olduğunca kullanılmamalı.
. Camların kapalı tutulması önemli ölçüde yakıt tasarrufu sağlar.
. Motor soğukken fazla yakıt tüketir.
. Aracın motoruna uygun yakıt kullanılmalı.
. Lastik havaları düzenli olarak kontrol edilmeli.
. Lastik hava basıncının az olması yakıt tüketimini artırır ve lastikleri aşındırır.

ÇOK TARTIŞILAN BİR KONU: YILDA 30 BİN KM'DEN AZ YOL KAT EDENLERİN DİZEL ALMASI MANTIKLI MI ?

OTOMOBİL uzmanlarının bile tartıştığı bir konu var. Bazı otomobil uzmanları, yılda 30-35 bin km yol yapmayanların dizel araç almasını 'pahalı bir yatırım' olarak niteliyor. İkinci el'de benzinli modeller, aynı markanın dizeline göre 5-10 bin YTL'ye varan miktarda ucuz alınabiliyor. Otomobil uzmanları, "Son dönemde motorin fiyatı, benzinden çok arttı. Bu olumsuz bir etken" diyor. Çukurova Üniversitesi Otomotiv Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadir Aydın ise "Yılda 30-35 bin kilometre yapanlara dizel araç öneriyoruz. Aynı silindir ve motor hacminde olup da yılda 10-15 bin kilometre yapanlar için benzinli araçlar avantajlı" dedi. Pompa ve enjektör arızaları normal dizel araçlarda 1000 YTL, lüks olanlarında 5-6 bin YTL’ye kadar çıkarken, benzinli araçlarda ise bu rakamın 300 YTL civarında.

İKİNCİ EL DEĞERİ YÜKSEK

Bazı otomobil uzmanları ise dizellerin avantajını anlatırken, "Dizellerin tork'u (çevirme gücü) benzinliye göre fazla. Örneğin, 1.3 multijetle 1.4 benzinli motoru karşılaştırırsak, iki araç da 30 km hızda ve 3. viteste giderken aynı anda gaza yüklenirse multijet, benzinliden ataktır. Ayrıca, dizellerin ikinci el değeri daha yüksektir" diye konuşuyor. İkinci el'de 2006 model 1.3 motorlu ve 75 beygir gücündeki benzinli Opel Corsa 1.2 Twinport Essentia 18 bin 500 YTL'ye satılırken; 2006 model, 80 beygir gücündeki benzinli Corsa 1.2 Silverline Sport 25 bin YTL'den alıcı bekliyor. 2006 model, 1.3 motora sahip 70 BG'lik dizel Corsa CDTİ'ler de 24-27 bin YTL arasında.

ALIRKEN VERGİSİNİ ÖĞRENİN

DİZEL otomobillerin çoğu, 1.6 litrenin üzerinde motora sahip... Bu nedenle, Türk vergi sistemi yüzünden yüksek vergi ödemek zorunda kalabilirsiniz. Otomobil almadan önce bu noktaya da dikkat etmeniz gerekiyor.
Yeni teknolojiye sahip dizel motorlu otomobillerin görünümü benzinli otomobillere çok benziyor. Bu yüzden, benzincide pompacılar otomobilinizi ‘kurşunsuz benzin yakıyor’ gibi algılayabilir. Depoya yanlışlıkla benzin konulması olaylarıyla çok sık karşılaşılıyor. Deponuza yanlışlıkla benzin konulursa, motoru çalıştırmadan önce konulan benzini depodan çıkartmanız gerektiğini unutmayın.
Otomobilinizin motoru soğukken, kontağı yarım çevirerek uyarı ışıkların sönmesini bekleyin. Gerekli sistemler ısındığında ışıklar söner ve motor soğuk olmasına rağmen tek seferde çalışır. Motor soğukken ısınmasını bekleyin. Kalkış esnasında soğuk motor, konforu bozacak şekilde sarsıntılı olacaktır.

HANGİ MARKANIN DİZEL MOTORLUSU KAÇ YTL'DEN SATILIYOR

DİZEL kullanıcılarının en çok önerdiği düşük motorlu dizel araçlar içinde, Citroen C2'nin ikinci elde oluşan değeri, 17 bin YTL ila 23 bin YTL arasında. Örneğin, 2006 model C2 1.4 HDİ, 4 bin 500 kilometrede ve 23 bin YTL'den satılırken, 45 bin kilometrede ve 2005 model C2 için ise 20 bin YTL isteniyor. 92 bin kilometredeki, 2005 model C2'ye de 17 bin YTL fiyat biçiliyor.
Citroen'in üretimini yapmadığı dizellerden Saxo, 11 bin YTL ile 16 .in 500 YTL aralığında el değiştiriyor. Citroen Xsara HDİ için de 18-23 bin YTL aralığında ikinci el fiyatı oluşuyor.
Citroen'in C3 modelinin düşük motorlu dizellerine de ikinci elde istenen fiyatlar 15 bin 500 YTL ile 25 bin YTL arasında değişiyor. Renault'un Clio ve Megane modellerinin ikinci elde oluşan fiyatları da 12 bin YTL ile 40 bin YTL arasında. Renault teknolojisi ile üretilen Dacia Logan dizeller ise ikinci elde 18-22 bin YTL aralığında satılmayı bekliyor.
Bu arada Seat İbiza ve Cordoba'lar ise 19 bin 500 YTL ile 30 bin YTL aralığında alıcı bekliyor.
Ford Fiesta'lar, 17 bin 500 ile 29 bin YTL arasında yeni sahiplerini bekliyor.
Hyundai'nin dizelleri 14 bin YTL ile 28 bin 500 YTL arasında satılıyor. Toyota Corolla'nın 1500 cc'nin altındaki silindir hacmine sahip modellerinden Corolla'nın 1.4 D 4D Sol HB'si, 2007 model ve 35 bin YTL fiyatla satılıyor. Smart Forfour 1.5 CDİ'nin 2005 modeli, 14 bin 400 Euro fiyatla satışa sunuluyor. Skoda Fabia'lar 18 bin-20 bin 500, Peugeot'lar ise 13 bin 500-29 bin YTL arasından satılıyor.

Az yakıtla, çok yol nasıl yapılır ?

Hızla artan akaryakıt fiyatlarıyla mücadele etmenin en iyi yolu olabildiğince sakin otomobil kullanmaktan geçiyor. İşte araç kullanırken yakıt tasarrufu yapmanın 10 altın kuralı:

Geçtiğimiz yıl ülkemizdeki akaryakıt fiyatları bir önceki yıla göre yüzde 15’lere varan oranda artış gösterdi. Portreye yakıt türleri açısından ayrıntılı bakarsak; geçtiğimiz yılın ilk aylarında 2.34 YTL’ye satılan 95 oktanlık kurşunsuz benzin bir yıl aradan sonra yüzde 13’lük bir artışla 2.65 YTL’ye satılmaya başlandı. Çoğu kişinin akaryakıt zamlarıyla mücadele etmek için tercih ettiği motorindeki senaryoysa daha üzücü. Buna göre Ocak 2005’te litresi 1.87 YTL’ye satılan motorin Ocak 2006’da 2.18 YTL’lik bir fiyat etiketi taşır hale geldi. Bu rakamlar hangi yakıt türü seçilirse seçilsin artış düzeyinin enflasyona oranla bir hayli yüksek kaldığını gözler önüne seriyor. Sizler için daha az yakıt tüketmenin yollarını araştırdık. Önerilerimize kulak vererek zamlardan minimum düzeyde etkileneceğinize inanıyoruz.

Gaz pedalıyla dost olun!

Halk arasında ağızdan ağza dolaşan bir deyim vardır. Açıkçası bu yakıt tasarrufu yapmanın altın kuralını ortaya koyuyor. Kesinlikle tahmin ettiğiniz gibi; “Gaz pedalına altında yumurta varmış gibi bas”. Hız yapmak için gaz pedalının sonuna kadar basmaya ihtiyaç yok. Bunun için otomobili fazla zorlamadan hızlandırmak ve hızı korumaya çalışmak yeterli. Otomobiliniz enjeksiyonluysa yokuş aşağı inerken gaza basmayın; ilerlemek için yer çekiminden faydalanın. Bilindiği üzere yokuş aşağı inerken gaza basılmazsa enjeksiyonlu otomobiller yakıt tüketmiyor. Ancak yokuş inerken kesinlikle vitesi boşa atmayın ve kontağı kapatmayın. Vites boşa atıldığında motora yakıt girişi kesilmediğinden tüketim devam eder. Ayrıca motor kompresyonu ortadan kalkacağından otomobili durdurmak güçleşir. Kontak kapatıldığındaysa fren sistemi çalışmadığı için yapılacak yakıt tasarrufuna karşılık ciddi kazalarla karşı karşıya kalabilirsiniz.

Yokuş çıkarken az yakıt tüketmek için yüksek viteste tam gaz yapmaktansa daha düşük viteste yarım, hatta çeyrek gaz yapmak daha doğru olur. Hız sınırlarına uymaya ve gereğinden fazla hızlı gitmemeye gayret edin. 90 km/s´den sonraki her 1 km/s artış yakıt tüketimini yüzde 1 oranında artırır. Saatte 120 km hızla giden bir araç 80 km/s hızla giden bir araca göre yüzde 25 daha fazla yakıt tüketir. Ayrıca yakıt tüketimini artıran ´saldırgan´ sürüşten kaçının; ancak az yakıt tüketmek için çok düşük devirlerde de sürekli yol almaya çalışmayın. Çok düşük devirlerde kullanılan bir otomobilin motoru daha çabuk yıpranır; bu da yakıt tüketimini azaltarak yapılan tasarrufun tamir ve yedek parçaya verilmesine neden olur.

Rölantide ısıtmayın!

Motoru rölantide ısıtmak yakıt tüketimini artırır. Motoru çalıştırıp hemen yola çıktığınızda yaptığınız birinci kilometre sonunda otomobilin yaktığı yakıt üç dakika rölantide çalışarak yaktığı kadardır. Yapılan bir teste göre 1.6 litrelik motor taşıyan kompakt sınıftaki bir otomobil 0 (sıfır) derece hava sıcaklığında marşa basıldığı andan 10’uncu kilometrenin sonuna kadar yaklaşık 4 litre yakıt tüketiyor. Motor normal çalışma sıcaklığına dört kilometre yol katedildikten sonra ulaşıyor ve tüketim fabrika verilerine yakın hale geliyor. Bu nedenle özellikle soğuk havalarda kısa mesafelerde otomobil kullanmak yerine yürümeyi tercih edin.

Doğru viteste ilerleyin!

Birinci vites otomobile hareket vermek için tasarlanmıştır. Uzun süre bu viteste gidilirse yakıt tüketimi anormal miktara yükselir. Vites değiştirirken motorun üst devirlere çıkarmaktan kaçının. Her motorun maksimum devir sayısı ve en verimli çalıştığı devir aralığı vardır. Bu devir otomobilden otomobile değiştiği için teknik verilerine bakarak ya da servislere danışılarak öğrenilebilir. Teknik verilerde ´maksimum tork´ adı altında görülen değer genellikle motorun en verimli çalıştığı ve az yakıt tükettiği devirdir. Otomobilden otomobile değişmekle birlikte genellikle 2000-4500 d/d aralığında olan maksimum tork devrinde kalacak biçimde vitesler değiştirildiğinde yakıt tüketimi önemli ölçüde azalacaktır. Ancak hiç bir zaman fabrika verisi olarak açıklanan yakıt tüketimine ulaşmayı hayal etmeyin. Çünkü bu veriler 90 km/s hızda, rüzgarsız ortamlarda tespit edilen verilerdir.

Otomobili yol ve trafik koşullarına uygun kullanın. Ne kadar kararlı ve sakin otomobil kullanırsanız o kadar az benzin tüketirsiniz ve otomobiliniz de o kadar az yıpranır. Otomobili akan trafiğin hızına uygun kullanın. Aksi kullanım sürücünün ani frenaj ve ani hızlanmalara ihtiyaç duymasından ötürü yakıt tüketimini artırır. Önünüzdeki araçla yeterli takip mesafesi bırakın. Sık sık şerit ve hız değiştirmekten kaçının. Yavaşlamak gerektiğinde, örneğin kırmızı ışığa yaklaşırken hızı koruyup ani frenle durmak yerine ayağınızı gazdan çekerek otomobili motor kompresyonuyla yavaşlatıp hafif frenle durmak yüzde 15-20 oranında daha az benzin tüketmenizi sağlar.

Otomobilinizi hafifletin

Otomobilinizin üzerine monte ettiğiniz eşya yüklü portbagaj 100 km mesafede 2 litre, boş portbagajsa otomobilin aerodinamik yapısını olumsuz etkileyeceğinden yakıt tüketimini ortalama 0.5 litre artırır. Hız büyüdükçe hava direnci o oranda artacağı için portbagaj kullanıldığında yavaş gitmek göreceli olarak yakıt tasarrufu sağlayabilir. Otomobile fazladan takılan aynalar, süsler, o otomobil için özel olarak üretilmemiş spoylerler ve benzeri hava tutucu herşey aracın aerodinamik yapısını etkileyerek yakıt tüketimini artırır. Açık camlarla yolculuk yapmaksa neredeyse otomobilin iç mekanının bir paraşüt görevi görmesine sebep olur. Açık camlar şehir içi ya da şehir dışı yolculuklarda yakıt tüketimini 100 km´de en az 0.3 litre artırır; ancak camları kapatıp, varsa klimayı açmak da çözüm değildir; çünkü klima havanın sıcaklığına ve kullanılan kapasiteye göre yakıt tüketiminin 0.5-1 litre arasında artmasına neden olur. Unutmadan otomobilinde gereksiz yük bulundurmayın. Otomobilde bulunan her türlü ağırlık yakıt tüketimini olumsuz yönde etkiler. Tüketim artışı motor gücü düşük olan araçlarda daha belirginleşir. Standart bir otomobilde her 100 kg fazlalık için 100 km´de 1 litre tüketim hesaplanabilir. Bu nedenle otomobilde taşınan gereksiz eşyaları boşaltmakta yarar var.

Ve 10 İpucu

1- Aşırı hız yapmayın, yüksek devirlerde otomobil kullanmayın.
2- Ani kalkıştan ve frenden kaçının.
3- Yokuş aşağı inerken gazdan ayağınız çekin; vitesi boş atmayın, kontağı kapatmayın
4- Fazla ağırlıklardan kurtulun.
5- Aerodinamik yapıyı bozan eklentileri sökün.
6- Hava filtresini sık sık değiştirin.
7- Lastiklerinizi sık sık kontrol edin, hava basınçlarını fabrika verilerinde tutun.
8- Hız sabitleme sistemini sadece düz yollarda kullanın.
9- Uzun süre hareketsiz duracaksanız motoru kapatın, rölantide çalıştırmayın
10- Yaz aylarında klimayı ihtiyaç duydukça kullanın. Yolculuk boyunca sürekli açık tutmayın.

Lpg Kazanç Yakıt Tasarrufu Hesap Makinesi

Sizde kendi Araç Bilginizi forma girerek LPG ile 100 km'de ortalama ne kadar yakıt tasarrufu sağlayacağınızı görebilirsiniz.

http://www.lpghaber.com/html/otogaz-hesaplama.php Burdan Ulaşabilirsiniz

Araçlarda Yakıt Tasarrufu

Devir ekonomi devri. Maksimum yakıt tasarrufu için ne yapmak gerek? Lastik tercihi, lastikleri hava basıncı, yazlık-kışlık bakımlar, dizel-LPG-Benzin...?Maksimum tasarruf için yapılması gerekenler nelerdir?
Agresif kullanmayın

Agresif sürüşte, ölçülü sürüşle karşılaştırıldığında üç kata kadar daha fazla yakıt kullanılıyor. Özellikle şehir trafiğinde çok sert gaz ya da frenden sakının.

Yüksek viteslerde kullanın

Vites ne kadar yüksek olursa motor hızı da o kadar düşük olur. Bu, yakıt verimliliğini artırabilir. Otomatik vitesli araçlar, araba yeterli hızlanmayı gerçekleştirdiği zaman sürücü gaz pedalını hafifçe bırakırsa vitesler arasında daha çabuk geçiş yapar. Araçlarda vites değişimi 2000-2500 civarında olmalı.

Aşırı hız yapmayın

Araç ne kadar hızlı giderse o kadar fazla rüzgar direnciyle karşılaşır. Hız limitinden yalnızca 8 km/saat daha hızlı gitmek, yakıt tüketimini yüzde 23 artırır. Bazı araçlarda 130 km/s hızdaki yakıt tüketimi 80 km/s'ye göre neredeyse iki kat fazladır.

Motorun bakımını yapın

İyi ayar yapılmış bir motor yakıt tasarrufunu yüzde 4'e kadar geliştirebilir. Yağ ve bakım konusunda her zaman üreticinin tavsiyelerini uygulayın.

Lastik basıncı önemli

Doğru şişirilmiş tekerlekler aracın hareketini sağlamak için gereken enerji miktarını da azaltır. 69 milibar değerinin tam altında şişirilmiş bir tekerlek yakıt verimliliğini yüzde 3'e kadar düşürebilir.

Aşırı ağırlık taşımayın

Bir aracın içinde taşınan ekstra her 45 kilogram için yakıt verimliliği yüzde iki oranında düşebilir. Bu nedenle bagajda ve arka koltukta gereksiz eşyalar taşımayın.

Portbagajı kaldırın

Portbagaj ya da tavan çubukları kullanılmıyorsa sökülmeli. Bunlar, aracın aerodinamik etkinliğini olumsuz olarak etkileyerek araçta yüzde 5'e varan oranda yakıt tasarrufunu azaltır.

Boşta çalıştırmayın

Boşta çalıştırma işlemi aracı hiçbir yere götürmez ancak yine de yakıt harcar. Bir kuyrukta beklerken ya da birisini beklerken aracı sürmeniz gereken zamana kadar motoru kapatın.

Klimayı tutumlu kullanın

Klima tesisatı motora ek bir yük getirir ve kullanım sırasında fazladan yakıt kullanır. Ilık günlerde klimayı açmak yerine havalandırmayı kullanın.

Hava filtresini kontrol edin

Tıkanmış bir hava filtresinin değiştirilmesi, motorun korunmasına yardımcı olurken aynı zamanda yakıt tasarrufunu da yüzde 10 değerine kadar artırır.

Hızı dengeli tutun

Tamamen durmaktansa yanan kırmızı ışık yeşile dönene kadar daha erken yavaşlayın ve o hızda devam edin. Ayrıca bir tepenin başlangıç noktasına ulaşmadan önce hızınızı biraz artırın ve ardından motoru daha sert çalıştırmaya gerek kalmadan hızının aracı tepeye çıkarmasına izin verin.

Yokuştan boşta inmeyin

Yokuş yeterince dikse, gaz vermeden viteste inmek motora giden yakıtın tamamen kesilmesini sağlar. Motor, çalışması için yakıt gerekmediğini algılayarak yakıtı tamamen keser ve bu sayede eğime bağlı olarak sıfır yakıt tüketimiyle inmek mümkün olabilir. Araç boştayken daha çok yakıt tüketir.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Genel Su Tasarrufu

*Konutlarda yapılabilecek tasarruflardan bir tanesi de yağmur suyu kullanımı. Tuvaletlere ve çamaşır makinesine bağlantılı ve bahçenin sulanması için kullanılan yağmur suyu depoları, su tüketimini en az yüzde 40 azaltıyor.






Böyle basit bir sistem ile de kovaya dolan suyu tuvalet temizliğinde kullanarak sudan tasarruf edebilirsiniz. Suyun kovadan taşmamasına dikkat ediniz.





Lavaboda kullanılan suyu rezevuarda kullanılabilmek için tasarlanmış bir sistem örneği









Akıllıca, çok basit ve mantıklı bir lavabo . Rezervuar kapağını çıkartıp yerine kendisini yerleştiriyorsunuz, yada lavabolu rezarvuar. Gayet basit bir mekanizmayla rezervuara dolması gereken temiz suyun musluktan gelmesi ve lavabodan akan pis suyun da rezervuara dolmasını hedefliyor. Su tasarrufu ve küresel ısınmaya orjinal çareler!










Su Tüketimine Duyarlı Pisuvar

Hayatımızı sürdürmemiz için yegane ihtiyaç maddesi olan su, günümüzde küresel ısınmayla beraber daha da değerli olmaya başladı. Su tüketimini azaltmaya yönelik çalışmalar buna bağlı olarak artıyor. İşte onlardan birisi de Lee Isherwood tarafından tasarlanmış. Hem normal bir pisuvar gibi ihtiyacınızı görmenizi sağlıyor, hemde hemen üst kısmında bulunan sensörle çalışan musluğa sahip ufak lavabo ile ellerinizi yıkama imkanı veriyor. El yıkama ile ortaya çıkan su ile pisuvar temizleniyor ve su tüketimi en aza indirgenmiş oluyor.



*Diş fırçalarken, traş olurken musluğu açık bırakmayın.Kullanılmadığı halde açık bırakılan su harcaması, yılda kişi başına ortalama 12 tondur. 4 kişilik bir ailede bu rakam yaklaşık 48 tondur. Başlamadan önce diş fırçanızı ıslatın ve ağzınızı çalkalamak için bir bardak su kullanın.Traş bıçağınızı durulamak için, akar suyun altına tutmak yerine, küçük bir kaba az bir su koyun ve o suyun içerisinde temizleyin.



*Aile fertleri günde birer kez sifonu amacı dışında çekerse, yılda 16 ton su harcar. Çift haneli rezervuar yada stoplu rezervuar taktırtabilirsiniz. Rezervuara, su dolu 1,5 litrelik bir pet şişe yerleştirin yılda 2 ton su tasarrufu sağlayın. Rezarvuarınız sızıntı yapıp yapmadığını arasıra kontrol edin. Rezarvuara koyulan yiyecek renklendirici ile, tuvalette sızıntı olup olmadığını kontrol ediniz.





Sebze meyveler elde yıkamak yerine su dolu bir kapta yıkanırsa çok daha az su tüketilir. 4 kişilik bir aile bu yöntemle yılda ortalama 18 ton su kurtarabilir



*Hiç basit bir pedal yardımıyla suda ciddi bir tasarruf sağlanabileceğini düşünmüş müydünüz? Özellikle yurt dışında artan kullanım oranıyla dikkat çeken pedalların mantığı ise son derece basit. Yerde duran pedala ayağınızla bastığınızda su akmaya başlıyor ve çektiğiniz anda kesiliyor. Bu sayede %50'ye varan oranda tasarruf sağlanmış oluyor. Yine pedallar sayesinde daha önce kirli ellerle tutulmuş musluk vanasına temas kalktığından daha hijyenik bir kullanım mümkün oluyor.Dört kişilik bir ailenin pedal kullanması yılda 28 ton suya kadar tasarruf sağlıyor.